Pandemi, savaş vb. gibi zorlu koşulların insanlığı bir araya getirebilecek; “birlik bilincinin artması” gibi olumlu sonuçları sağladığı düşünülebilir.
Bazıları; “büyük dünya savaşlarında veya sonunda insanlığın birbirine daha çok kenetlendiği ve savaş sürecinde yaşananların aksine sonrasında insanların iyi yönlerinin ortaya çıktığı” fikrindedir. Bu muhtemelen doğrudur ama şunu sormalıyız:
Birbirimize sadece dünya savaşları, pandemiler ve iklim krizlerinin bizi yok etme riskinin ayyuka çıktığı evreler için mi kenetleneceğiz?
Bu dönemlerde; “farkındalığımızın” tokat ardına tokat yememiz sureti ile artması sonucunda farkındalık performansımız artmış mı oluyor ve bu sürekli mi?
Süreklilik sağlanıyormuş gibi görünmüyor, dahası, bu dönüşümün gerçek bir farkındalık olduğuna bile emin değilim. Her ne kadar bazen sopayı elinde tutmanın (eril yanılsama:)) eğlencesini yadsınamasa da ve sürekli sopa gösterilmekte (eril bir rüyadaki dişil yanılsama:)) rahatlık bulanlar çoğunlukta olsa da bu insanlık için sadece başlangıç düzeyi bir performans değil mi?
Şöyle olabilir mi:
Birbirimize yaratıcı işler için, aslında çoktan çıkmış olması gereken doğa dostu kararlar için, teknolojinin insanlık yararına kullanılabilmesi için, yani bir çarşının tepesine bomba indirmekten (her birimiz bu oyunun parçasıyız) başka şeyler için kenetlenemez miyiz?
Paradigmalarımızın resetlenmesi için mutlaka bir devrim mi beklemeliyiz?
Mutlaka sonradan ikonlaştırıp kullanma tarihini olacağından daha kısalttığımız “yüzyılda bir gelen” liderler mi gelmeli?
Canımız artık bu senaryodan çok sıkılmadı mı?
“Düzen buysa, elimde sopayı tutarım arkadaş” mı diyeceğiz ya da “İnsanlık bunları yapamıyorsa beş para etmezmişiz be yazıklar olsun” sinik cevabını mı vereceğiz?
Hayal edebiliyorsak, diğer bütün (evet yaşanmamış her şey) olasılıklar gibi bunun da yaşanacağı malum. Ne zaman olacağının cevabı ise sadece sabırlı olanlar ve reenkarnasyona inananların kulaklarına hitap ediyor. Diğerleri o zamana kadar karanlık edebiyatlarına geri dönebilirler:)))
—
Bir zamanları hatırlıyorum, bisiklet sürüyorum, rüzgar saçlarımı yalıyor, hafif ve sebepsiz bir gülümsemeyle, salınır gibi etrafta dolaşıp, “ee ne var işte, sonuçta hepimiz ölümlüyüz, bu çok çocukça hırslarla hayatı yemeye bir molaaa” diyorum. Şimdilerde, gerçeklik denen şey her ne ise ondan nasibini aldığı belirsiz olan, 'kendine güvenim' yok. Bu beni rahatsız ediyor. O iddiasızlığı, bilgisizliği ve tatlı kabul edişi çok özlüyorum. O, hiç oldu mu? O, benim bu hayatımda mı yaşandı - ondan da artık emin olamamaya başladım.
Reenkarnasyon var mı bilemiyorum, zaten varsa vardır, yoksa yok, yaşım yaş alıyor, pandemi şimdi bir yıldan fazla sürdü ve bu uzay gemisinden dışarı bir üflemek istedim...